Yaz yağmuru.

  Bir yaz akşamıydı. Serinlik yeni gelmişti tek katlı müstakil evimize. Çevre apartmanların camlarından yansıyan ,hani o bazen gözümüzü alan ışıklarla hala biraz sıcaktı. Eski tahta kasa penceremizden kolumu uzatıp aşağıdaki hareketliliği takip ediyordum. Sonra mahallemize yeni taşınan küt siyah saçlı , mavi gözlü ve ortalamanın üstünde boyu olan esmer kızı gördüm. Bakışları yeni geldiği yerde arkadaş arar gibiydi. Hemen etrafını mahallenin tüm çirkin kızları sarmış hepside güzelliğine hayran bir şekilde yakınlaşmaya çalışıyorlardı.  

  Aradan bir hafta geçmiş ve bu yeni kız iyice alışmıştı mahalleye. Uzaktan izlenimlerimden kendine güveni olan ve etrafındaki herkesin ilgi odağı olabilen biri vardı karşımda. Sonunda kararımı verip uzaktan bakışlarımı yanına giderek tanışma evresine geçirebilmiştim. İki üç günlük bir konuşma ve tanışmadan sonra bir arkadaşı gelip sorular sormaya başladı. Hepsi onunla ilgiliydi. Ve hepsinin sonucu tek bir yere çıkıyordu. Heyecan , sevinç yada mutluluk? Hayır sadece farkındalık vardı. Bir ilk hayatımda.

  Bir hafta kadar süren daha çok etrafta dolaşmalar ve göz göze bakışmalar. Beklenti olmadan sadece çocukça. Ama bir sorun vardı her yıl olduğu gibi  bu yılda iki aylık sürecek ve Akdeniz'de yaşayan herkesin bileceği bir tatil tipi " Yayla tatili". Toroslarda sahilden iki ve ya üç saatlik uzaklıkta tüm her şeyden uzak iki ay. Gitmek istemesem de o yaşlarda seçme şansım yoktu tabi ki. 

  Vedalaşma kısa ve sessizdi. İki ay boyunca gördüğüm herkese onun güzelliğinden bahsettim. Her gece farklı bir şekilde yine onun yanındaydım. Sanki tüm dünya etrafındaydı o güzelliğin. Ve özlemeyi öğrendim. Sabretmeyi sevgi için ve sevgiyi değerli kılabilmek için.

  Tatil bitmiş ve eve gelmiştik. Ellerimde valizlerle eve geldiğim ve sokağın başından girişim  tam kırk metre yol sanki on dakika sürmüş gibiydi. Ta ki apartmanın önünde başka bir erkekle oturuşunu görmeme kadar.

Aradan birkaç gün geçmişti. Yine aynı arkadaşı bisiklet sürerken gelmişti yanıma. Bu sefer daha ciddi. "Seninle ayrıldı ve seni istemiyor." Şaşkınlığım yoktu belki biraz kırgınlık vardı yüreğimde. Ne bekliyordum ki iki ay yoktum. O güzelliğe uzaklardan baktım birkaç hafta boyunca. Üzüntü , hüzün ve karışık boş duygular. Çok yüksek bir uçurumdan yuvarlanır gibiydi hayat.

  Sonbaharın serinlikleri gelirken okulların açılmasına bir hafta kalmıştı. Artık yan yana oturup konuşabiliyordum onunla. Eski bir pikap kasasında oturmuş konuşuyorduk arkadaşlarıyla beraber.
Büyük bir kamyon yanaştı iki bitişik binanın önüne. Kamyonun içinden sarı saçlı , yeşil gözlü ve Akdeniz güneşi ile bronzlaşmış teniyle etrafı umursamaz bir kız çıktı. Kısa bir etek ve rahat tavırlar.
Karşımdaki eski sevgilinin gözlerine baktım. Ne kadar küçümsemeye çalışsada hayranlığını saklamıyordu. Tabi ki o anda bende bilmiyordum tüm bir senemi o sarışın kızla geçireceğimi. Her akşam çıkıp beraber gezip , konserlere gidişimizi ve onun evinde gece yarısına kadar içip yalnız olacağımızı. Her sıkıldığımızda saatlerce konuşacağımızı. Ve onun evinden her çıkışımda karşımda eski sevgiliyi göreceğimi. 


O yıl nasıl mı geçti ? Belki başka bir zamanda yazabilirim.

Yorumlar